Dünyanın Dengesini Nasıl Bozduk? Nasıl Tamir Ederiz?
Perspektif Dergisi, Köln-Almanya
7 Haziran 2024
Giriş
Müslüman dünyası, tarih boyunca insanlığın gelişiminde hayati bir rol oynamış, batı medeniyetinin oluşumuna da önemli katkılarda bulunmuştur. Bugün, dünya nüfusunun yaklaşık beşte birini oluşturan 1.4 ila 1.8 milyar Müslüman, farklı etnik kökenlerden ve kültürel geleneklerden gelen geniş bir topluluğu temsil ediyor. Ancak günümüzde Müslüman çoğunluklu ülkeler, geleneksel değerleri tehdit eden hızlı sosyal değişimler ve bu değişimlerle birlikte artan ekolojik bozulmalarla karşı karşıya.
Nehirlerimiz kuruyor, göllerimiz kirleniyor ve denizlerimiz ölüyor. Ormanlar, içindeki canlılarla birlikte yok oluyor. Değerli madenlerimiz ve doğal kaynaklarımız hızla tükeniyor. Bu süreç, doğal dengenin bozulmasına ve insan eliyle hızlanan bir çevresel krize yol açıyor.
Entropiyi Anlamak
İslam medeniyeti, bilgiye dayalı bir medeniyet olarak tanınır. Franz Rosenthal’in Knowledge Triumphant: The Concept of Knowledge in Medieval Islam adlı eserinde belirttiği gibi, İslam medeniyeti, bilginin (‘ilm) merkezde olduğu bir yapıya sahiptir. Ancak, günümüzde Müslüman toplumları etkileyen ve harekete geçiren, İslam medeniyetinin ideallerinden ziyade, Batı medeniyetinin doğayı bir meta olarak gören materyalist ve pozitivist dünya görüşüdür. Max Weber’in de belirttiği gibi, “dünyanın büyüsü” Müslümanlar için de bozulmuştur.
Bu bozulmanın temelinde, termodinamiğin ikinci yasası olan entropi yasası yatar. Bu yasa, her doğal süreçte bir sistemin ve çevresinin toplam düzensizliğinin zamanla artma eğiliminde olduğunu belirtir. İnsan faaliyetleri de bu yasaya tabi olup, çevresel bozulmayı hızlandırır.
Enerji Tüketimi ve İsrafı
Endüstriyel faaliyetler, enerjiyi bir formdan diğerine dönüştürürken mükemmel bir verimlilik sağlanamaması nedeniyle atık üretir ve entropiyi artırır. Fosil yakıtların enerji üretimi için yakılması, çevreye ısı ve kirletici maddeler salarak hava kirliliğine ve iklim değişikliğine yol açar. Bu süreç, ekosistemleri bozarak çevresel düzensizliği artırır.
Kaynak Çıkarma ve Çevre Üzerindeki Etkileri
Madencilik, ormansızlaşma ve yoğun tarım faaliyetleri, doğanın dengesini bozar ve ekolojik sistemlerde geri dönülmez hasarlara neden olur. Bu faaliyetler, toprak erozyonu, biyolojik çeşitlilik kaybı ve habitatların yok olması gibi sorunlara yol açar, bu da daha düzensiz ve istikrarsız bir çevreye neden olur.
Kirlilik ve Ekosistem Bozulması
Endüstriyel emisyonlar, plastik atıklar ve kimyasal akışlar, çevrenin entropisini artırarak ekolojik dengeleri bozar. Bu kirleticiler, ekosistemlerin işleyişini zayıflatarak yaşamı destekleme kapasitelerini azaltır ve bu da sürdürülebilir bir gelecek için ciddi bir tehdit oluşturur.
Kur’an’ın Uyarısı ve Çözüm Önerileri
Kur’an-ı Kerim, doğadaki dengeyi korumanın önemine sıkça vurgu yapar. Rahman Suresi’nde (55:7-9) “Ve göğü yükseltti ve dengeyi koydu. Ki dengede haddi aşmayasınız. Ve tartıyı adaletle yapın ve dengeyi bozmayın.” buyrulmuştur. Bu ayetler, doğanın denge üzerine kurulu olduğunu ve insanlara bu dengeyi bozmamaları gerektiğini hatırlatır.
Kur’an, insanları doğayla uyum içinde yaşamaya, adalet ve hakkaniyetle hareket etmeye çağırır. Bu emir, modern çevre etiğiyle uyumludur ve doğayı korumak, sürdürülebilir uygulamalar geliştirmek için bir rehber niteliğindedir. Yaratılışta var olan dengeyi onurlandırmak, entropiyi azaltmak ve gelecek nesiller için sağlıklı bir gezegen bırakmak, İslam’ın çevreye bakış açısının temel unsurlarındandır.
Seyyahların Tanıklığı: Geçmişten İlham
Geçmişte Müslüman toplumlar, doğayla uyumlu bir yaşam tarzı benimsemişlerdir. Seyyahlar, Osmanlı dönemindeki Müslümanların canlı ve cansız tüm mahlukata saygı gösterdiklerini, sokak köpekleri ve güvercinler gibi hayvanlar için özel düzenlemeler yaptıklarını anlatır. Bugün bu kadim gelenekten ilham alarak, ekolojik dengeyi koruma sorumluluğumuzu yeniden hatırlamalıyız.
Türkiye ve Sokak Köpekleri Sorunu
Türkiye, sokak köpekleri sorunuyla da bu dengenin bozulduğunu deneyimliyor. 2004 yılında yürürlüğe giren 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, köpeklerin toplatılmasını yasaklamış ve kısırlaştır-yerine bırak yöntemini öne sürmüştü. Ancak bu yöntem, 650 bin olan başıboş köpek sayısının 2024 yılında 4 milyona, 2030’da ise 60 milyona ulaşacağı tahminleriyle etkisizliğini ortaya koydu.
Bu sorunu çözmek için daha kapsamlı, sürdürülebilir politikalar geliştirilmelidir. Yalnızca yasal düzenlemeler değil, toplumun tüm kesimlerinin sorumluluk alması ve doğayı koruma bilinciyle hareket etmesi gerekmektedir.
Sonuç: Dengeyi Yeniden Kurmak
Dünyanın dengesi, insan eliyle bozulmuş durumda. Bu dengeyi yeniden kurmak, sadece bireysel çabalarla değil, toplumsal dönüşümlerle mümkün olacaktır. Kur’an’ın rehberliğinde, doğayı koruma sorumluluğumuzu hatırlamalı, sürdürülebilir bir yaşam tarzını benimsemeli ve ekolojik dengeyi yeniden sağlamalıyız. Bu çaba, hem bizden sonraki nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak hem de Allah’ın yarattığı dengeyi onurlandırmak için gereklidir.